28 Ekim 2009 Çarşamba

Ben bunu nasıy okuyucam??


En büyük isteyim onun iyi bir okuyucu olmasını sağlamak. Bunun içinde ona kitap okumayı sevdirecek şeyler bulmaya çalışıyorum. Kimilerini okumaktan bıkmıyor. Kimilerininde yüzüne bile bakmıyor. Sorun değil. Kitaplarını gerçekten çok seviyor.
Şimdilerdeki sıkıntımız 'ben bunu nasıy okuyucam'. Çocuklar genelde dinledikleri kitabı ezberler ve ezberledikleri gibide okuyormuş yaparlar. Ezberleyince sorun yaşamıyoruz. Ama ezberleyene kadar en büyük sorun 'ben okumayı biymiyoyum, nasıy okuyucam'. Resimlere bakarak oku. Hatırladıklarını söyle. Resimler sana ne anlatıyor? bu cümleler ona malesef bir şey ifade etmiyor. Sanırım son aldığım kitapların metinleri biraz daha uzun bunun da etkisinin olduğunu düşünüyorum. Ezberlemesi zorlaşıyor. Eeee okumayı 1. sınıfta öğrendiklerine göre işim baya zor :).


Bu yeni aldığımız kitapların içinde bir tanesi varki onu ikinci kez alışımız. İlk aldığımda 1,5 yaşındaydı. Ve içindeki tekerlemeleri ezberlemişti. Aslında tekerleme demek doğrumu bilmiyorum. Bizim çocukken söylediğimiz bilindik şarkılar, oyunlar. Huhu komşu komşu, Kırmızı balık, Ali babanın çiftliği, fış fış kayıkçı vb. İlk kitabımızı bir şekilde kaybettik. Balküpüde ara ara sayıklayınca yeniden aldım. Çok mutlu oldu. '' Anneanne, anne bana süpiz yapmış'' açıklamaları hiç bitmedi. Bıktırana kadar okutsada, kitapları sevmesi her şeye deyiyor.

23 Ekim 2009 Cuma

Günler akıp giderken...


Her geçen gün biraz daha büyüyor miniğim. Hızına yetişmek mümkün değil. Bazen uslu, sevecen, anlayışlı. Bazen asi, laf dinlemez, yaramaz. İçinde onu neyin değiştirdiğini, nelere tepki verdiğini, onu nelerin korkuttuğunu anlamak hiçde zor değil.

Küçük bir bebek gibi gördüğüm anlarda boyundan büyük laflar etmesi ''öksüyoyum hıkamı giysem iyi oyuy''. Akşamları anneanneden gelmek istemediğinde ''Almina'cım bana sözverdin'' demem üzerine, ''peki şimdi evimize gideyim, yayın anneanneye geyiyiz'' demesi içime öyle dokunuyorki. Minicik bedenindeki büyük insanı görmek düşündürüyor beni.

Kızıyorum bazen, ona rağmen sırnaşıyor. Kızgınlıklarımdan sonra bile başımdan ayrılmaması korkutuyor beni. Korkuyorum büyüdükçe her kavgamız böyle kolayca tatlıya bağlanmaz diye. Her gece uykudan önce '' seni çokk sefiyorum'' demeyi eksik etmiyoruz. Şükrediyorum onu bana verdiği için. Şuan özlüyorum yanımda yok diye...

20 Ekim 2009 Salı

Doğumsal kalp hastalıkları...


Kızım doğduğunda biraz araştırma yapınca Türkiyede her 1.000 çocuktan 10'unun bir kalp anamolisi olarak doğduğunu öğrendim. Ne yazık ki anneler bu konuda bilgilendirilmiyorlar. Daha anne karnında bebeğinizde kalp anamolisi olup olmadığını öğrenebiliyorsunuz. İnsan bilmediği bir şeyle karşılaşınca ne yapacağını bilemiyor. Kendisini nelerin beklediğini, çocuğu sağlıklı bir şekilde büyütmenin yollarını araştırıp duruyorsunuz. Hamilelik sonrası hormonal değişikliklerin üzerine birde böyle hassas bir konu gelince anne afallıyor açıkcası.

Bu çocuklar az kilo alıyorlar, sık hastalanıyorlar ve çabuk yoruluyorlar. Tartıdaki artışı sağlamak hiçte kolay değil. Eğer çocuğunuzun kalp anomalisi ameliyatla düzeltilmesi gerekiyorsa ameliyat hakkında ve ameliyat sonrası bilgilerede ihtiyaç duyuyorsunuz. İşin açıkcası insan yaşayacağı her şeyi her ayrıntısıyla bilmek istiyor.

Ben tüm bu süreci yaşadıktan sonra, bu süreci yeni yaşayacak annelerin endişelerini, meraklarını en aza indirmeye çalışıyorum. Türkiyede bu konuda gerçekten başarılı operasyonlar yapılıyor. Ve çocuğunuz operasyondan sonra diğer sağlıklı çocuklar gibi yaşamına devam ediyor.

Facebook'ta paylaşımda bulunduğumuz bir grubumuz var. Malesef ben bu grubu ameliyat sonrası keşfettim. Güzel tarafı ise çocuğu ameliyat olacak ailelerin sorularına elimden geldiğince yanıt bulmaya çalışıyorum gruptaki tüm arkadaşlarımız gibi.

Sonuç olarak sıkıntılar paylaştıkça azalıyor.

Resim alıntı: http://kalpcerrahisigrubu.com/dogumsal.htm

19 Ekim 2009 Pazartesi

Uykusuz her geceee...


Miniğimiz 6 aylık işe başladım. Uyku sıkıntılarımız başladı. Ayakta sallanma. Salıncakta sallanma (2 adet salıncak kırma). Çarşaf arası sallanma ve son olarak bebek arabasında bir ileri bir geri. Sorunumuz uykusuzluk değil aslında uykuya dalamama. Şimdilerde birlikte yatıyoruz yatağa. Önce süt faslı. Süt bitiyor sırtımı kaşı. Tuvalete gidelim peki. Sonra öpüşme, koklaşma. Tekrar tekrar öpme, iyi geceler, tatlı rüyalar, seni sefiyorum şeklinde uzayıp giden bir liste.

Öğle uykusu uyuyor acaba ondan mı bu uykusuz hali. Cuma günü uyumamış öğlen, hah bugün yatar erkenden uyur, bizde uyuruz güzel güzel. Nerdee anne kızmış yatakta, baba sızmış koltukta, küçük hanım saat 2 hala oturuyor. Gözler kapanmak üzere artık pes edip yattı. Son karar öğlen uyuması daha hayırlı.

Cumadan beride hastayız. Gecemiz yine salon ve yatak odası arasında mekik dokuyarak geçti. Hastalık, zor olan uykuya dalma işlemimizi dahada zorlaştırdı. Biraz daha büyüdükçe bu sıkıntılı uyuma merasimlerimizin azalmasını umud ediyoruz. Uykusuz bir kızımız var teslim olduk :)...

12 Ekim 2009 Pazartesi

Kapı arası - Parmak sıkışması...

Zaman zaman çekmeceye, yada olmadık yere sıkışır o minik parmaklar. Bu seferki beklenmedik bir şekilde oldu. Aniden olmaması gereken yerde olunca o parmak kötü sıkıştı. En ufak şeye ağlar, nazlıdır kuzumuz biraz. Ama bu sefer ağlamakta çok haklıydı.

Oyun grubuna gitmek için hazırlanıyorduk. Birden oldu herşey. Tırnak hemen morardı. Sanırım 20 dk. ağladı balküpü haklı olarak. Canı çok yandı. Neyse zar zor sakinleşti ama bu sefer elini hareket ettiremiyor. İçim içimi yiyor ya kırıksa! Hayır diyorum kırılsa hiç susmazdı. Yavaş yavaş oynatınca demek ki kırık değil. Yinede götürsek mi hastaneye bir baktırsak. Baba ''röntgen çekmek isterler doğal olarak sen bilirsin ama sesi çıkmıyor unuttu gibi '' dedi. Yok yok boşuna radyasyon almasın hareket falan edemesse götürürüz. 2,5 saat oyun grubunda biraz mahmur ağlamanın verdiği yorgunlukla eğleniyoruz. Dönüşte arabada uyuyup kaldık tırnak iyice morardı parmakta hafif şiş.


Eve geldik krem sürmek istedik morarmasına engel olur birazcık diye. Yaygara tekrar koptu. Kızım krem sürüp bantlayalalım dedik. Zar zor ikna oldu küçük hanım. Parmağı sardık sarmasınada bu seferde çıkarttırmıyor. Çıkmasın iyide parmağı sarılı diye hareket ettirmek istemiyor. Hareketsiz daha çok şişer diye korkumuz. Yine binbir güçle ikna ettik.



Biraz ağlayarak, biraz üzülerek atlattık mevzuyu. Sanırım o tırnağın yerine alttan yeni tırnak gelerek düşmesi gerçekleşecek. Umarım o aşamalar sıkıntılı olmaz. En güzel tarafıda ertesi gün tüm ağrısını ve sızını unutmuş olmasıydı:).

9 Ekim 2009 Cuma

Caillou aşkı...


Nasıl farkettik bu çizgi adamı, nasıl takip eder olduk anlayamadık. Ama küçük hanım tam bir Caillou hayranı oldu. Çaktırmasakta bizde seviyoruz izlemeyi. Vurdulu-kırdılı, canavarlı-hayaletli, iyi-kötü savaşının olmadığı bir dünya. Annesi, babası, kardeşi ve kedisiyle yaşamın her anını anlatıyor. Caillou yaşadıklarıyla ilgili çocukça hayaller kuruyor.

Bu küçük çizgi adamın büyük bir izleyici kitlesi var. Hangi anneyle konuşsam Caillou bizim evin favorisi yanıtını duyuyorum. Annelerde hiç şikayetçi değil. Tıpkı bizim gibi.

Balküpünden inciler:
Uzun süredir dolaplarda köşelerde saklı kalan Ney'imi (malesef çalamadığım) ortaya çıkarttım durumuna bakmak için. Miniğim yaklaştı inceledi;
- Anne flüt mü bu?
- Hayır tatlım Ney.
- Anne ney?
- Kızım bunun adı Ney.
- Anne adı ney?
Derin bir nefes alış ve kırkırdaşma...
- Anne ney buu?
- Annecim onun adı Ney işte. Ney . Nasıl anlatayım ki sana.
Soran gözlerle bakmaya devam. Ve anne pes eder
- Hayatım o bir flüt :)))

5 Ekim 2009 Pazartesi

Magic Park Zeka Akademisi


Kreş fikrinden vazgeçtikten sonra oyun grubu aramaya başladım. Oturduğum çevrede oyun grubu sayısı kısıtlı. Ben hem oyun grubu istiyorum, hemde haftasonu (cumartesi). Bu iki kriter bir arada malesef çok kısıtlı. Bu kriterlerde bir yer buldum telefonda konuştuk. Herşey gayet olumlu ama biraz yol problemi var. Ve eğitim Ocak ayına kadar devam edecek. Düzenli katılırsak tabiki o doğrultuda gelişim gösterecek. İlk dersi deneme olarak katıldık. Bir şekilde memnun kalmassak eğitime devam etmeyeceğimizi söylemiştik.

Balküpü arabadan indiğinde anne ben okuldan koykuyorum dedi. Bizde okuldan korkmamasını söyleyerek eğlenceli yanları anlatarak içeriye giriş yaptık. Önce gözleri dolar gibi oldu. Sonra babamızla vedalaştık ve ilk oyun grubu maceramız başladı.

Öğretmenimizle tanıştık. İlk başta çekingendi. Çocuklarla iletişim kurmadı. Daha sonra yavaş yavaş oyuncaklarla oynamaya başladı. Ders başladığındaysa şaşkın. Sırasıyla jimnastik, beslenme, faaliyet ve müzik şeklinde dersler devam etti. Jimnastik ve müzik derslerinden çok memnun kaldı. Katılımda gösterdi. Faaliyet olarak şemsiye yaptı. 2,5 saat içerisinde sıkılmadan gerçekten güzel vakit geçirdi. Birazcık babamız sıkıldı bizi beklerken. Ama Balküpünün mutluluğu anneyide babayıda çok memnun etti.

Kaydımızı yaptırdık. Bir sorun olmazsa inşallah Şubat ayına kadar ordayız her cumartesi. Kayıt sonrası ''kuzucum istemessen bir daha gelmeye biliriz'' diyede nabız yokladık :).
- Hayır tekrar geyeyim, şeklindeki cevaptan sonra doğru yerdeyiz kanısına bir daha vardık. Öğretmenimizi öptük ve mutu bir şekilde vedalaştık.

Anne baba olarak bu 2,5 saat sonrasında küçük hanımdaki değişikliği görünce biraz şaşırmadık değil. Hani bekliyordukta bu kadar çabuk değildi. Daha bir özgürleşti sanki. Enerjisine yetişemez olduk :))

Balküpünden inciler:
Yatmamak için direniyor. Bende söyleniyorum bir yandan.
-Almina papara yemeden yatmayacaksın hiç hadi kızım.
Cevap:
- Annecim kapara ne demek... :)))

1 Ekim 2009 Perşembe

Bugün Ne Yapayım?


Bugün ne yapayım? kitabımızı yeni aldık. Aslında içindeki faaliyetler Balküpünün yaşına uygun değil. Bana kalırsa 6 yaş öncesi bu faaliyetleri bireysel olarak beceremez. Bu kitap daha çok okul öncesi öğretmenlerin işine yarar diye düşünüyorum. Bazı şablonlar hazırlanarak çocuklarla zevkli etkinlikler yapılabilir.

Balküpü oyuncaklarla vakit geçirmekten çok kitap okumayı ve resim yapmayı seviyor. Akşamlarıda Tv karşısında takılmamak, resim yapalım fikrinin de bir müddet sonra sıkıcı olmasından dolayı aldım bu kitabı.
Anne yardımıyla başlıyoruz etkinliğimize;


Birlikte çalışıyoruz


Ona aldığım güvenli makasla kartonu kesiyoruz



Karalıyoruz



Mor filimize kavuşmuş oluyoruz. Annecim çok güzel oldu nidalarıda beni havalara uçuruyor:) Böylece gerçekten eğlenceli vakit geçirmiş oluyoruz.



Sonuç kitap sayfa sayfa inceleniyor.
- Yarında yengeç yapalım tamam mı ? anne...
- Tamam kızım...
şeklinde her sayfada tekrarlanıyor :)...