25 Şubat 2011 Cuma

Kriz, krizler, krizdeyiz diye uzayıp gider :)

Gitgide bana benziyor. Çenesi özellikle. Sabahın bir saati kalkıp bana kahvaltı hazırlayan annemi sabahın 7'sinde çenemle hipnotize eder ve geç kalıyorum diye kahvaltıyı bitirmeden özellikle sütü içmeden kaçıp giderdim. Bu numaraları anlayan annem görevi babama verdi. Ben yalvarma modunda ne olur anne sen kalk sabahları :). Babam yedirme görevinde çok titizdir. Hala şu yaşımda yediklerim onu tatmin etmez. Sabah kahvaltılarında yemem gereken dilim sayısı tabağımın kenarına konur mesaj anlamında. Bende üzülmesin diye yerim ne verirse, anne olunca öğrendim ki o doymadan sen doymuyorsun.


Şimdilerde tıpkı benim uyguladığım metod gibi onunda sofraya oturur oturmaz açılıyor çenesi. Hemde ne açılma. Süreçte artık biz bitirmiş oluyoruz ve hadi kızım demekten yorgun düştüğümüzden dolayı amacına ulaşmış oluyor. Bir başka kriz noktası yatmak. O yatağa yatılıyor kitap okunuyor, sayısız kez kalkıyor tuvalete gidiyor, su içiyor, unuttuğu şeyi tekrar tekrar söylüyor. Bu sırada sinirler geriliyor çünkü saat oluyor 12 . Anne yorgun, baba yorgun uyumak istiyor. O hiç pes etmiyor. En sonunda bir kriz yaşanıyor anne bağırıyor o ağlayarak uyuyor. Sonrası vicdanın seni rahat bırakırsa uyu hadi bakalım. Uykuyu hiç sevmedi küçüklüğünden beri. Okuldaki öğle uykuları artık iyiden iyiye fazla gelmeye başladı sanırım. O uykular sayesinde dayanıyor o saate kadar. Süreç diğerleri gibi bir zaman sonra geçecek:)

Sonsuzluk...

21 Şubat 2011 Pazartesi

Cam obje ve su damlası...

Cuma akşamı kursta cam obje ve su damlası denemeleri yaptık. Eve geldiğim gibi mini bir stüdyo kurdum ve bende başladım denemelere. Su damlası çok yordu beni. Her yer su içinde kaldı denk getirmek çok zordu. Çokta istediğim gibi olmadı açıkcası. Bir sürü denemeden en temizi olan bir tane seçebildim. Tüm zorluklarına rağmen çok eğlendim :). İyi seyirler...

Cam obje1

Cam obje2

Cam obje5

Su damlası

Cam obje6

16 Şubat 2011 Çarşamba

Sarı Lale ...

Sarı Lale3

Sarı Lale 2

Sarı Lale 1

Bazen hiç ummadığın bir an, her gün önünden gelip geçtiğin çiçek poz verir işte sana böyle farketmezsin. İçimi anlatan tek şey artık fotoğraflar. Beni anlattığını düşündüğüm her fotoğraftan sonra çocuklar gibi şenim inanın bana...

10 Şubat 2011 Perşembe

İlk evet ama son olmayacak...


Hiç kesmedik saçlarını doğduğun günden bugüne. Uzun belinde, uçları bukle bukle. Niyetimde yoktu hani baktıkça mutlu oluyordum o buklelerle. Fakat sen tararken, toplarken hiç mutlu değildin !. Anneanneyle işbirliği yaptık kestik birazcık. Üzgünüm sanki. Biliyorum yine uzar ama o bukleler geri gelmez ki... :)

9 Şubat 2011 Çarşamba

Denize düşen yıldızlar ve balküpüm...

Denize düşen yıldızlar1

Bugünlerde İstanbul ışıl ışıl. Güneş her an üzerimizde. Şanslıyım ki denizle olan buluşmalarına şahidim iki gündür.

Denize düşen yıldızlar2

Biraz endişeli olmakla beraber bu mevsimdeki güzel havanın tadını çıkarıyorum.




O mu? çok mutlu anneannesi, dedesi ve teyzeleriyle geçiriyor olduğu 1 haftalık tatilden dolayı :)...

1 Şubat 2011 Salı

Bir minicik kız çocuğu...

Söz

Ben ablaydım, o kardeş...
Dik bir yokuşun dibindeydi evimiz.
Ben hep ilk çıkan olmanın derdindeydim yokuşu,
Herkesten önce çıkmanın, ilk olmanın derdinde...
O hep arkamdan gelirdi,
Korkuturdum onu 'bırakıp gideceğim' diye
Ağlardı yada ağlar gibi yapardı ' abla lütfen bırakma' diye...
Nasıl mutlu olurdum beni istemesinden
Bana ihtiyaç duymasından...
Halbuki başını aşağı çevirse ev oradaydı, korkması manasızdı belki,
Biliyordu belkide onu asla bırakıp gidemeyeceğimi.
Kimbilir belki ikimizde sevdik birbirimize ihtiyaç duyma oyununu...
Çocukça ve masum.

Büyüdük mü?
Ben abla olarak büyüdüm ama onlar benim için hep küçük.
Onları korumama, kollamama hala ihtiyaçları var gibi...
Tıpkı o yokuşta olduğu gibi yanlarında olmalıyım sonsuza dek...

Şimdi o küçük kızlardan ortancası bir adım attı hayata dair.
Dua ettik, güzel dileklerde bulunduk...
Mutluluklarıyla mutlu olduk...

Lavanta Torbası