27 Ocak 2010 Çarşamba

KAR....































































































Çok maceralı bir kar serüvenimiz oldu. Bir kısmı yolda,bir kısmı evde geçti. Daha çoğunluğuda düşünerek eve nasıl gidicez, işe nasıl gidicez gibi.. Anne kız hastalığımız yeni geçti bundan dolayı kısa sürelerlede olsa dışarı çıkmayı ihmal etmedik. İstanbul'da kar çok zorlayıcı oluyor. Yağsın diye dört gözle beklerken karın bizi eve esir etmesi sonucu artık bitsin demeye başladık:). Bu kışta fazla fazla doyduk darısı diğer bekleyenlerin başına...

22 Ocak 2010 Cuma

27 olurken...

Yarın doğum günüm. Hissetiklerim kayıtlara geçsin diye var bu yazı. 27 yaş sanki bir dönüm noktası 30'a daha yakın ondan mı?. Duygusalım. Eskiden varolan sevinçler yok içimde. Karmaşık aslında her şey, bu duyguyu sevmedim ben daha 27 dimde.

Ne duygusu? 18 yaşlarımı hatırlıyorum karşımdaki 27 dediğinde aaa ne kadar büyük dediğimi. Yada bu yaşı gözümde nasıl büyüttüğümü. Ama şimdi hissettiğim o kadar başka ki. O zaman çok büyük gördüğüm yaştayım. Anneyim, eşim, bireyim yüklendiğim bir sürü sorumluluk fakat dön bak ben kendimi 22 yaşında hissediyorum. Doğru aynada gördüğüm görüntüde 27 göstermiyor fakat ruhum bambaşka şeyler söylüyor

Annemle konuşuyorum :). 40'na gelsen yine aynı hissedeceksin diyor. Gülüyor. Hatta rahmetli babaannesi şöyle dermiş ' yaşım kocadıda, gönlüm hiç kocamıyor (yaşlanmıyor)'. Ama anne bu çok kötü bir duygu diyorum. 18 inde eteklerin zil çalar yüreğin pırpır eder. Büyümek için can atarsın. Ama şimdi büyümek dediğin noktadasın fakat kendini o yaşta hissetmiyorsun.

Belki bu duyguyu hissetmek için çok erken. Ama ben 27 de bunları hissediyorum. Neyi geç yaşadım ki bu duyguyu da geç yaşayayım demeden edemiyorum :)...

18 Ocak 2010 Pazartesi

Tv ve çocuklarda dil gelişimi


Uzmanlar televizyonın çocukları dil gelişimi noktasında olumsuz etkilediğinden bahsediyor. Bu olumsuzluk genellikle konuşma geriliği olarak ifade ediliyor. Olabilir doğrudur demek geçiyor içimden ama diyemiyorum. Sorarım size uzmanlar öyleyse bizim evdeki cüce yanında söylemediğimiz kelime ve cümleleri 2,5 yaşına rağmen nasıl 40 yıldır söylüyormuş gibi dolanıyor. Şaşkınız hem biz hemde çevremizdekiler. İşte size ispatı.

İşten döndüm azıcık sohbet muhabbet

Çocuk: Anne Diego dediki, maymunlar hep tehlikeli işler yapar

Anne: (haliyle şaşkın) doğru yavrum Diegoo haklı :)


Baba kızına süt getirir

Baba : Tatlım teşekkür etmelisin.

Kızı: Hiç fena değilsin baba...

Baba şok öyle diyosan öyleyimdir :)



Anneyi oyuna ikna etmenin yolu

Çocuk: Anne gel arabama binelim seni 'kitapevi' ne götürücem...

Anne : Kitapevi biz pek kullanmıyoruz bu kelimeyi nerden duydun sen bakiymm :)



Evde dolanıyor

Çocuk: Sağlık bakanlığı

Anne : Ne Sağlık Bakanlığı mı?. Haber izlerken duydu herhalde.

Aradan 2 dk. geçer. Reklam arası griple ilgili bilgilendirme sonundada 'her şey elimizde sağlık bakanlığı' :)



Tabiki sürekli televizyon zararlı buna katılmamak elde değil. Uzmanlarada katılmamak mümkün değil. Ama bizdeki olumsuzluk başka bir yönde gelişti :). Program seçimine azami dikkat ediyoruz. Gelişimine katkı sağlayacak şeyler izlemesine olanak sağlıyoruz. Onu etkileyecek dizi ve programları açmıyoruz. Tüm bunlara rağmen çocuğun dil gelişiminde rol oynuyor televizyon. Bu yaşta yaşından büyük laflar ediyor. Bizim görmediklerimizi farketmediklerimizi görüp seçip alıyor içinden. Bu ne kadar olumlu ne kadar olumsuz kararsızım. Ama bir çok yetişkinin ve benim farkettiğim bişey varki şimdiki çocuklar çocuk gibi konuşmuyor. Bir yanım üzülüyor ama bir yanım bilmiş küçük hanım haline bayılıyor.

Kayıp Gül


En çok satanlar listesinde. Hemen herkesin elinde. Bi vesileyle benim elimede geçti. Koşturmaca dolayısıyla askıya alıyordum. Cuma akşam otururken aldım elime Pazar günü bitti. Yaşadığım şey aslında biraz hayal kırıklığı. Evet akıcı ama basit bir hikaye. İnsanı içine alıp tahmin etmediği yerlere götürmüyor malesef.



Kişiyi daha çok içsel bir yolculuğa çıkartmayı amaçlıyor . Ama anlatım o kadar yavan ki duyguyu bir türlü yakalayamıyorum. Annesinin ölümünden sonra, yine annesinin hastalık nedeniyle öleceğini anlaması üzerine, kızının kendi iç dünyasını aralamasını sağlamak amacıyla kurguladığı bir takım olayları yaşaması. Kitap bittiğinde acaba ben bir yerimi kaçırdım demedende edemedim.



Ps i love you isimli bir film vardı. Kısaca hikaye bana onu anımsattı. Çok kötüydü berbattı diyemem. Ama o kadar çok reklamı ve mevzusu yapıldı ki bambaşka bir şey bekledim. Bestseller bir sürü dilde yayınlandı mevzuları insana beklenti yüklüyor malesef. Emeğe saygım sonsuz. Kitap bitimi kendi içime kısa bir yolculuk yaptım ama bu beklediğimden vasattı.



Not: Bu bestseller mevzusuyla ilgilide Hürriyet Pazar'da Ezgi Başaran'ın Artist misin isimli köşesinde bir yazı okumuştum paylaşmak istedim.

http://www.artistmisin.com/2010/01/artk-uluslararas-bestseller-degil.html

15 Ocak 2010 Cuma

İnsan sözünde neden durmaz...

Bu taşınma mevzusu yeni ev alım satım işleri açıkcası yordu. Bir yanda insanlarla uğraş diğer yanda bankalarla. Kimsenin kimseye zerre kadar güveni kalmamış. Aslında kendime dönüp bakıyorum evet bende de kimseye güven kalmamış. İnsanlar acaba hangi noktada döneklik yapar diye resmen pusuda sinmiş bekliyorum. Bunda avukat bir babanın kızı olmakda çok etkili. Babam yapılan her işlemde mevzuda değişik yönlerle bakar uyarılarda bulunur. Öyle çok olay ve mevzu görmüştür ki. Uyarmasından daha doğal birşey yoktur.

Aslında tüm bunlara rağmen evi aldığımız zat-ı muhtereme karşı güvenim vardı. Arada hatırı sayılır dostlarda eksik değildi. Alım satım işi bittide vermesi gereken mühim bir evrak var. Bankam beni sıkıştırıyor haklı olarak risk almak istemiyor, adam cumadan beri ha bugün ha yarın oyalama işleri. En son dün aradım adam ''hastayım evdeyim ofise gitmedim'', iyide koskoca şirketin var işini yapacak adamın mı yok. Söylenen sözlere ne oldu. Verdiğin sözleri neden tutmazsın. Velevki bir mazeretin var karşı tarafı neden aramazsın.

Hem stres, hem sıkıntı. Mevzu kapandı şükür. Ama bana olanda oldu. Aradı, halletti, halledecek sıkıntısı yetti de arttı bile. Bundan sonra sözüne sadık insanlar çıkar karşımıza inşallah.

13 Ocak 2010 Çarşamba

Öksürük ve grip...

İçimden hiç bir şey yapmak gelmiyor son üç gündür. Öksürükle boğuşuyorum. Uyku düzenimi, vücut direncimi mahvetti. İşe zorla geliyorum, eve zorla gidiyorum. Taşınma işi bazı tadilatlar dolayısıyla birazcık ertelendi. Anlaşılacağı üzere ev dandini. Birde üstüne küçük hanımın murnuşu akıyor. Anne, kız hastayız. Havaların bu dengesizliği hastalıklara davetiye çıkarıyor. Paltoyla çıkıyoruz terliyoruz, ince giysek üşüyoruz. Şaşırdık doğrusu ne giyineceğimizi. Annenin ilaçları, minik hanımın ilaçları her yer ilaçlarla dolu. Doğal takviyeleride unutmuyoruz tabiki. Umarım ateşsiz sıkıntısız bir şekilde atlatırız hastalıkları. İnsan hasta olunca normal yaşamını ve enerjisini çok özlüyor. Özellikle yatmaktan hoşlanmayan benim gibiler:)
Sağlıcakla kalın....

11 Ocak 2010 Pazartesi

Güneş Işığı Ödülü



Bu blog aleminde yeniyim. Buda benim ilk ödülüm. Kendisini yeni tanıdığım ama bu yeni kelimesine inat eskiden beri tanıyormuş hissi taşıdığım Asuman ablacım layık görmüş. Çok teşekkür ediyorum beni bu ödüle layık gördüğün için. Sevgilerimle...

4 Ocak 2010 Pazartesi

Mutyu ol anneee

Biraz kikirdeşme, biraz kahkaha. Son günlerde bir bebek olma merakı. Agucuk gugucuk sevilmek istiyor her daim. Her an anne paçasında. İlgi azıcık üzerinden azalınca ben bebek olayım anne. Ben senin kucağında uyuyayım babaa. Şımarık mı oldu bu çocuk ne. Bir elinde Dora bebeği, bir elinde Dora dergisi. Afedersiniz tuvalete bile Dorayla gidiyoruz. Hafta sonuda oyun grubundaydı kendisi. Anne oku, anne anlat hiç bitmedi. Yaladık, yuttuk ezberledik dergiyi.

Bir yandanda kolileri bantlama görevi verdik küçük hanıma malum taşınma merasimi. Kolileri bantlayıp makasla kesiyor. Çeşit çeşit desen desen resimlerde yapmayı unutmuyor. Keçeli kalemleri icat edeni yad ediyorum bende..

Tüm karmaşa, şımarıklık, dağınıklık arasında öpüş kokuşlarımızda hiç bitmiyor. Yine böyle bir an kahkahalar gırla.. O an ciddi bir bakış fırlatıyorum kendisine gayri ihtiyari. Aklımda bambaşka soru ve sorunlar. Tilkilerin kuyruğu birbirine değmiyor misali.

- Mutyu ol anne. diyor minik bir ses.

Ben nasıl mutlu olmam sen istersinde. Ben nasıl gülmem, sen gülerken.
Hep mutlu ol bebeğim, hep mutlu kal...