27 Ekim 2010 Çarşamba

Kendi yaptığın hep tatlı gelecek böyle... :)

Bu salatanın yapıldığı gün kursum vardı. Okuldan babası aldı küçükhanımı. Tam o sırada aradım bende. Arkadan gelen ses hem ağlıyor hem söyleniyor. Salata yapmıştım ben, annem görmedi :). Eve geldiğimde saat dokuz salata yenmemiş. Sürprizz :). Bana fotoğrafını çektirdi, peşinede kendi çekti. Sonra anne, baba, kız afiyetle yedik salatamızı. Bu arada nasıl iştahla yedi anlatamam. Kendi yaptığı epey tatlı geldi.


26 Ekim 2010 Salı

Bunu düşünen tek anne-baba biz miyiz?...

Kızımın okulunda uzun süredir beni rahatsız eden bir konu vardı. Dün müdire hanımı görünce mevzuyu anlattım. Olay şu ki, kızımın çantasına bir yedek kıyafet koyuyoruz onlarda uyku sonrası yedekleri giydirip üzerinden çıkarttıklarını küçük boy çöp poşetlerine koyuyorlar. Böylelikle bizim evimize haftada 5 adet poşet geliyor. İlk başlarda eşim aynı poşeti geri koy çantasına dedi. Öyle ya çiş, kusmuk vs. gibi poşeti kirletecek bi durum yoktu. Altı üstü terli, boyalı yada yemek lekeliydi. Poşeti koydum ama koyduğum poşet geri geldi boş olarak kıyafetler yine yeni bir poşete konmuştu. Öneri olarakta çocukların üzerinde isimlerinin yazdığı bez torbalar yapılmasının daha uygun olduğunu bunun hem israf hemde çevreye zararlı olduğunu söyledim. Müdürümüz kibarca ah keşke tüm anneler sizin gibi düşünse ama işte torbalar karışır sorun çıkar vs. vs. şeklinde geçiştirsi açıkcası. Algılamakta zorlanıyorum biz çocuklarımıza israf etmemeyi ve çevreye zarar vermemeyi öğretmiyor muyuz? Okullarda bunlar sıkça tekrarlanmıyor mu? Peki şimdi nasıl davranıyoruz. Bulaşacak tarzda kirlilier zaten poşete konur bundan kaçınmak mümkün değil. Koskoca okulda bunu düşünen tek anne-baba biz miyiz yani?

Çözüm olarak haftasonu anneanneden bir bez torba dikmesini isteyeceğiz. Almina'nın kirlileri artık bu torbada gidip gelecek. Biz bireysel olarak üzerimize düşeni yapacağız. Umarım başka çocuk ve annelere örnek olur.


Foto alıntıdır.

21 Ekim 2010 Perşembe

SSBÇY - Sorumluluk Sahibi Bağımsız Çocuklar Yetiştirme

Yazmak istediğim o kadar çok şey varki. Ama doğru yerden başlamak istiyorum. Gerçekten sancılı dönemler yaşıyoruz son zamanlarda. Kızımıza ulaşamıyoruz. Onu anlamakta güçlük çekiyoruz. Bir çok şeye direniyor. Son noktaya kadar sabrımızı ölçüyor. Madde madde yaptıklarını yazmak istiyorum.

  • Sabah daha gözünü açar açmaz ağlıyor. Okula gitmiycem neden okula gidiyorum?
  • Tuvaletimi sen yaptır, kendim yapmak istemiyorum. (Daha önce ben yapıcam sen yaptırma diyen kızım)
  • Okula giderken onu giymek istemiyorum, çorap acıtıyor gibi eften püften mazeretler.
  • Okul girişi ağlamaklı haller.
  • Okulda öğretmen ve arkadaşlarıyla sınırlı iletişim.
  • Kıyafetimi annem giydirsin, baba sen git.
  • Okulda konuşmak istemiyorum.
  • Meyve suyu ister, yarım bardak konur, hayır daha fazlası olsun yetmez. Daha fazlası olunca, hayır ben biberonla istemiştim.

Son günlerde sıkça yaşadığımız tablolar yukardaki şekilde gelişiyor. Bizi endişelendiren sorular;

  • Okulda mutlu değil?
  • Öğretmenini sevmiyor?
  • Kurallara uymak güç geliyor?
  • Bizden ayrılmak istemiyor?
  • Yabancı bir ortam ona güvensizlik hissi veriyor.

Tüm bu sorularla gidip geldik. Başlangıçta problemler daha ufaktı daha az gözle görülür. Ama olayları büyütünce açıkcası okul fobisi geliştirmesinden korktuk. Şuan profesyonel destek almaya başladık ailece. Dünde bir kitap önerdi danışmanımız. Kitap bittiğinde onunla ilgilide yazacağım. Ama asıl sorunumuzu öğrendik. Dahası tüm bu yaşananların okulla hiç bir ilgisi olmadığını.

Çocuk: Sınır koyamayan bir aile. Nerede durması gerektiğini bilmiyor. Sınırlarımızı en uç noktalara kadar zorlayarak dayanma gücümüzü keşfediyor.

Anne - Baba: Daha önce yaşadığımız sağlık problemleri nedeniyle bir el bebek, gül bebek bebek büyütme şekli. Aman ağlamasın, aman üzülmesin, aman hasta olmasın diye bir çok şeyin hazır olarak önüne sürülmesi. Korku hali. Dış dünyada zarar görecek fikri.

Yaşadığımız sağlık sorunun geçtiğini biliyoruz. Ama malesef izlerini silmek tahmin ettiğimiz gibi kolay değilmiş. Yada sağlıklı olduğunu öğrendikten sonra yaşadığımız bu geçiş sancıları bunlar. Ebeveynlikte herşey gibi her yeni adım deneyimleyerek öğrendiğiniz bişey. Aslında bir hafta önce çok umutsuzdum. Kızıma ulaşamamak beni deli ediyordu. Şimdi aldığımız yardım, her yeni gelişme, okuduklarımız, anne -baba iletişiminin daha iyiye gitmesi beni gerçekten rahatlattı.

Danışmanımız bize bişey söyledi. 'Siz ona bonfilenin hep en güzel yerlerini vermişsiniz'. Sahiden böyle mi yapmıştık? Seçeneklerini bile sınırlamayı becermemiştik. Özgür, özgüvenli bir çocuk yetiştirmeye çalışırken. Sınırları olmayan çoğunlukla şikayet halinde bir çocuk oluvermişti.

Biz şimdi sınırlarını bilen Sorumluluk Sahibi Bağımsız Bir Çocuk Yetiştirmek istiyoruz. Güzel adımlar atıyoruz.

Biliyorum uzun oldu, paylaşmaya devam edeceğim :)

20 Ekim 2010 Çarşamba

Durunnn....! :)


Bungonun meraklısı bizim minik hanım. Bungoda orman kavşağının yol işaretlerini koyan tavşan. Durum böyle olunca trafik işaretleri merakı sardı bizi. Arabada sürekli bu ne demek, burda durman gerek, çocuklar geçebilir yavaş şeklinde geçiyor konuşmalar. Bu sayede epeyce işaret öğrendik. Laf aramızda ehliyete rağmen unuttuklarımızıda tekrar ettik. Onun görüpde bizim görmediğimiz bir tabela mı oldu vay halimize :)


Trafik işareti faaliyeti aklımdaydı. Dün anne-kız günü olunca değerlendirdik bu fikri. Aslında kağıt ve kartondan bişeyler yapmaktı niyetim sonra ona danıştım tual fikrini o verdi :). Çokta iyi etti. Teşekkür ediyoruz tekrar.


Ben DUR işaretini şablon olarak çizdim, oda boyadı. Bu bizim ilk tual çalışmamız. Tarih atmak gerek. Resim okadar sanatsal oldu ki trafik işaretini epeyce değişime uğrattık. Renklerin birbirine karışması, kağıda göre daha rahat çalışma şekli çok hoşuna gitti. Kuruması için bıraktık dün bugünde duvardaki yerini alacak...



18 Ekim 2010 Pazartesi

Işık Çalışmalarım...!





Kurs başladı fotoğrafın tarihçesi ve enstanteneydi ilk konular. Öğrendiklerimi, çalışmaları burada paylaşıcam. El feneri ile uzun çekim yapılarak çekildi bu kareler. Fikir, yorum ve eleştirilere açıktır :)

15 Ekim 2010 Cuma

Şükür...

IMG_1596

Bugün yağmur yağıyor ve benim kursum var (fotoğrafçılık). Haftasonu 4 tane fotoğraflarına bakıp okuyacağım Atlas dergim var, 500 lük bir puzzlem var, sütüm var, nescafem var, sıcacık evim, polar battaniyem ve ayaklarımı sıcak tutan terliklerim var. Kahkahası eksik olmasın istediğim kızım ve hep etrafımda olsun istediğim sevgilim var. Annem, babam, kardeşlerim iyiler, mutlular hepsinden haberim var. Düşündümde ne kadar çok şükredecek şeyim var.

Şükredecek ayrıntıları görmek dileğiyle güzel bir haftasonu diliyorum sizlere....

13 Ekim 2010 Çarşamba

Sonbahar, Yürüyüş, Yağmur...

Okulun tam karşısında bu park. Aslında park demek haksızlık olur mini orman :). Sonbahar hani böyle depresif ya biraz, sanırım bu bizim kızada yansıdı.



Herşeye ağlayan, beyaza neden siyah değil diye tepinip duran bir cüce oldu kendisi. Hava alsın dedik babayla.Hepimize iyi gelir diye düşündük. Okul çıkışı bu güzel alanda yürüyelim birazcık.


Hava azıcık güzel olsa tüm elektiriği toprağa gerçsinde rahatlasın diye dolaştıracaktık yalın ayak. Babaya göre bu bile kafi değil son günlerde.



Yeşil görmek. Ağaçlara dokunmak. Sevdiklerini huzurlu görmek hayatın tüm kargaşasını unutturuyor insana. Daha çok vakit geçirmekti niyetimiz ama yağmur ben geliyorum dedi. Koşa koşa eve doğru gidin dedi. Bizde gittik dudak bükerek...

Ps: Hep yukardaki gibi gülümsese ne güzel olur dimi? Tamam biliyorum cocuk bu ağlaya ağlaya büyüyecek :D

12 Ekim 2010 Salı

Mim..

Sevgili Tutsi, http://tutsiden.blogspot.com/ geçen hafta beni mimledi. Mimde özel bir istek vardı fotoğraflı anlatım. Birgün içinde sevdiklerim için yaptıklarımı anlatmamı istemişti. Elimden geldiğince ortaya bu fotoğraflar çıktı:). Tekrar teşekkür ederim.



Minik hanımın sürpriz gününde arkadaşları için kek. Birlikte hazırladık.


İş arkadaşım Betül için doğumgünü kutlaması :)


Hafıza kartı oyunu. Son günlerin vazgeçilmezi değişik oyunlarda üretiyor bu kartlarla :)


Bu sadece kendim için. Puzzle nasıl terapi gibi geliyor bana anlatamam. Fakat dün akşam itibari ile bitti.

Dün akşam iş çıkışı günlük koşturmaların dışında yukardakilerede fırsat buldum. Sanırım 2,5 saatim tamamiyle mutfakta geçti. Yattığımda hafif bir sırt ağrısıda eşlik etti bana. Tüm bunlara rağmen sevdiklerimin mutluluğu paha biçilemez :)...

11 Ekim 2010 Pazartesi

Anahtar...

IMG_1946

Keşke kalplerimizin kapılarını açan anahtarları resimlemek de mümkün olsa.. :)

7 Ekim 2010 Perşembe

Başlıksız....

İki haftadır yazmak gelmiyor içimden. O hastayken ben daha çok hastalanıyorum sanki. Yaşadıklarımızdan mı yoksa paranoyaklığımdan mı bilinmez cok tedirgin oluyorum. Halbuki hazırlamıştım kendimi bu yıl daha çok hasta olacağına okula başlaması sebebiyle. Şükür bu hafta daha iyi.
Buraya üzgün şeyler yazmak istemiyorum. Genelde anne-cocuk blogları için her şey mükemmelmiş gibi yazıyorlar eleştirisi yapılıyorya. Aslında insan bazı olumsuzlukları paylaşmaktan kaçıyor sadece. İstiyor ki hep güzel anını kaydedeyim buraya. Ama bir çocuğu yetiştirirken türlü türlü şeyler öğreniyorsunuz. Hiç bir çocuğa benzemediğini, tepkilerinin bambaşka olduğunu, bir o kadar hassas olduğunu, yanında olmadığınızda nasıl savunmasız olduğunu. Bazen işler yolunda gitmiyor gibi oluyor. Şu sıralar öyle bir zaman dilimi. Geçecek zamana ihtiyacımız var sadece. Ah bide ben kendi kendimi yiyip bitirmesem. Keçiden daha inatçı bir kıza sahibim ne yazık ki :) Kendi bildiğini okumakta üstüne yok.

5 Ekim 2010 Salı

İlkler...

Gram kolumu kıpırdatacak halim yok. Nasıl bir isteksizlik nasıl bir yorgunluk anlatamam. Sezonun ilk hastalığınıda kapmış bulunmaktayız. Cuma günü doktor yollarındaydık antibiyotiklendik ve ateşli bir haftasonu geçirdik. Durum böyle olunca, havalar bir açıp bir kapayınca, uykusuzluk tavan yapınca banada yorgunluk ve hastalık kaldı.

Birde Pazar günü ilk veli toplantımıza katıldık :). Anne - baba ikimizde çok heyecanlıydık. 4 Yaş özelliklerinden, dikkat edilmesi gerekenlerden, kullanacakları kitap ve eğitim içeriğinden detaylı şekilde bahsettiler. Ebru öğretmeni kızım hakkında o kadar güzel şeyler söylediki babayla birlikte mest olduk. Son çalışması okulda. Gördüğümde bunu o mu yaptı demekten kendimi alamadım. Başarıları, onun için söylenen övgü dolu sözler insanı nasıl mutlu ve motive ediyor anlatamam.

IMG_1838