30 Nisan 2010 Cuma

Parmaklar boya...










Parmak boyasını uzun süredir yapmıyorduk. Dün aklıma gelince çıkardım ortaya. Daha öncekiler gibi sadece 10 dk. tahammül edebildi ellerindeki boyaya. Elinde boya hamur gibi kalıntıların kalmasına hiç tahammülü yok. Ama kalemlerle çizmeye hiç sesi çıkmıyor. Sanırım yapışkanlık ve ıslaklık hissi hoşuna gitmiyor.

29 Nisan 2010 Perşembe

Sessiz....

Koklamakla biter mi karanfilin kokusu?
Rüzgar bulutları böyle nereye savurur sessiz sessiz…
Ellerim niye her geçen gün yabancı bana?
Bu kadar soru neden takılır insan aklına…..

Anne olmak ne zormuş
Anneliğiyle sınananları duydukça.
Anne rahminde bir bebek
Kalbi annesinin avuçlarında.

Dua ediyorum sadece
Birileri yanılsında
Göremediklerini görsünler,
Anneler sevinsin diye…
Umutla….

27 Nisan 2010 Salı

Anne-Kız günü


Anne kız günü ilan edildi bugün.


Biraz okul...


Biraz pasta....


Biraz kahkaha....


Biraz ofis....


Neşeli keyfli bir anne kız günü....

26 Nisan 2010 Pazartesi

Nerde hata...

2 gecedir ağlıyor nedenleri başka başka...

Önce bir kaç not. Eşimle kavga eden bir aile değiliz tartışmalarımız bile çok az ve ses tonu belirgin olur. Genel itibari ile ciddi sorunlar yaşamadığımız sık sık kucaklaşıp öpüştüğümüz bir ailemiz var. Anneanne tarafında tek torun. Doğduğunda var olan sağlık problemleride onun üzerine çok düşmemizi sağladı. Malesef fazla korumacı olduk böyle olması gerekiyordu. Dayak yemedi, evin bir bireyi gibi değer gördü. En fazla yüksek sesle konuşmuşumdur ona karşı. Çok mükemmel olduğumu savunmuyorum. Çocuk yetiştirmede mükemmellik yok bana göre tek derdim bedenen olduğu kadar ruhsal gelişimleride yerinde bir çocuk yetiştirmek.

İlk gece ağlama sebebi. Babasının getirdiği sütü istememesi. Ben sütü dökecek yeniden doldurup getirecekmişim. Yarım saat ağladı bunun için. Sonuç yarım saatin sonunda zafer küçük hanımın.

Bu gecede gündüz olan ve onun istemediği şekilde sonuçlanan bir olayın rüya şeklinde geri dönüşü.

İnatçı yapısı dediğim dedik yönü. Evdeki tüm girişkenliğe rağmen dışardaki ilk çekingenliği beni üzüyor. Önümüzdeki hafta büyük ihtimalle okula başlayacak. Beni kara kara düşünceler aldı bilmiyorum nasıl alışacak....

Muz sesleri - Ece Temelkuran

Resmi internet sitesinde,

''Hep bir iç savaştır aşk.
Bir neden arar, kendine'' şeklinde bir yorumu var yazarın romanı hakkında.

Aşk gerçekten iç şavaş kendinle mücedele ettiğin, nedenler aradığın. Kararlar alıp yoldan geri döndüğün.

Annem, babama almış kitabı. Eminim Ece Temelkuran hayranlarının dört gözle beklediği bir kitaptı. Babam olumsuz fikir bildirdi. Ama okudum yinede. Bazen herkese karma karışık gelen kitaplar bana kendimi buldurur.

Biraz değişik bir kitap, kurgusu çok kötü. Kötü bir kurguya rağmen aralarda öyle cümleler kurulmuş ki tüm kitabı size okutturuyor. Ortadoğu hakkında çok şey öğreniyorsunuz. Savaş gerçeğini yaşamın tüm zorluklarını. Vakti ve zamanı bol elimde okuyacak bir şeyim yok diyenlere tavsiye olunur.

22 Nisan 2010 Perşembe

:).... Kiss me


Kiss Me - Lene Marlin


Tüm gün bu parçayı dinleyip İstanbul'u aylak aylak gezmek geçiyor içimden. Özgürleşmek birazcık, baharın tadını çıkarmak. Kendin için bir şey yapmak. Bahar ne iyi geliyor herşeye ilaç gibi. Bu parça insanın kendisini iyi hissetmesini sağlıyor :)...

20 Nisan 2010 Salı

Ağlamak...

Çok düşüyoruz belki üstüne. Büyüklerin değimiyle yorulduğu yere han kuruyoruz. Bir çocuğu yetiştiriken hiç bir şey günlük güneşlik değil. Birde her türlü değişimden azami dercede etkilenen bir çocuğunuz varsa. İstemesi dert değil. Söylemeside. Ama şu ağlamak yokmu tüm sabrımı, takatimi alıp götürüyor. En ufak istekler bile ağlanarak söyleniyor. Kızım ağlamadan söyle bak biz seni dinliyoruz. Güzelce söylemen yeterli. Yok yok o nemli gözleri tamam ağlamıyorum diyor ama akan yaşlara herkes şahit. En son hastalığımızdan sonra doktorumuz uyardı. Kısa zamanda okula başlaması konusunda. Mayıs başı itibari ile başlıyoruz. Belki okul birazda olsa düzene girmesini sağlar. Okula alışma sürecide başka bir seromoni tabiki. Güç ve kuvvet istiyorum kendime buna ihtiyacım var...

16 Nisan 2010 Cuma

Küçük Hanım 3 yaşında....

Zaman su gibi geçiyor ömürden...
Sen büyüyorsun, bazen en yakın arkadaşım, bazen minik bebeğim oluyorsun.
O kadar akıllısın ki, kurduğun bağlantıları, farkındalıklarını anlamakta zorlanıyorum.
Bide çok inatçı ve sabırsız :)...
Beklemek en zor olanı senin için, illa dediğin olacak.
İlk doğduğun günde bu böyleydi.
Beslenme saati geçmesin, verdiğim mamayı bile almazdın hırsından.
Hep söylüyorum sana seni çok sevdiğimi biliyor musun? diye
Yanıt bazen evet, bazen numaradan bilmiyorum oluyor.
Çok seviyorum seni diyorum.
Kocaman ayaklarını minicik bebekmişsin gibi öpüp kokluyorum her zaman.
Sahi bu hiç değişmez mi kocaman bir yetişkin olduğunda da ayakların minik bir bebek gibi gelir mi bana?
Hep sevgi dolu ol istedim
Umarım başarmışımdır.
Sevdiğinde gözlerin ışıldasın, en büyük güzelliğin kalbin olsun istedim.
Şimdi 3 yaşındasın inanması güç.
Nasıl geçti zaman bu kadar hızlı
Sen büyürken bu kadar hızlı geçmese...
Sen yokken yokmuşum gibi bazen.
Herşey sen oluyor senden sonra...
İyiki doğdun sevgilim...
İyiki bizimlesin...
Hayırlı, uzun bir ömür diliyoruz sana.
Seni seviyoruz...

14 Nisan 2010 Çarşamba

Salgın

Yook böyle bir şey hepimiz bir kusma salgınıdır yaşıyoruz. Çocuk, anne, baba ve şimdilik anneanne. Bakalım sırada kim var. Allahtan süresi kısa. Büyük ihtimalle mikrobik bir şey yaşadığımız. Ama insanın tüm enerjisini yiyip bitiriyor.

12 Nisan 2010 Pazartesi

Bahar....


Aslında iki hafta önce gittik Lale Festivaline ama hastalıklar, yoğun işler vs. vs. derken post yazmak mümkün olmadı. Anne, baba ve kızı nasıl eğlendik anlatamam. Küçük melek çimlere attı kendini. Lalelerin tadına vardı. Bir sürü, bir sürü fotoğraf çektirdi bize. Şurda çekin, burda çekin diye....

Lalere verilen paralarla ilgili basında bir sürü yazı çıkıyor. Ben tam tersini düşünüyorum. Kısa sürelide olsa görsel şölen harika. Gözleriniz, ruhunuz bayram ediyor kısaca. Kaçırdım diye üzülenler varsa bu hafta son haftası sanırım. Bu yıl birde canlı müzik keyfi var takdire şayan.

Virüs....


Perşembe akşamını hastanede geçirdik. Şiddetli kusmalarla gittik, birde karın ağrısı başkaca şikayetimiz yoktu. Sıvı kaybından dolayı serum takıldı gece boyunca. Ne ağlamalar hastaneyi ayağa kaldırdık tüm gece. Rota visrüsünden şüphelenildi ama sonuç negatif çıktı. Bir şekilde mikrop kapmış denildi. Şimdi iyi. Cuma öğlen çıktık hastaneden.


Hastane ve doktor korkusu iyice psikolojisini etkiledi. Dışarı çıkarken on kez soruyor doktora değil di mi diye. Kolay büyümüyorlar. Anne olmak zor....

7 Nisan 2010 Çarşamba

Aşk :)

Aşk konusunda ne biliyor bilmiyorum. Fakat son günlerde en favori konusu bu. Bir filmdeki kız ve adamın bakışlarından sonra adam kızın aşığı olmuş anne dedi. Ertesi gün fotoğraflara bakarken düğün fotoğrafımızı eline almış anne hadi senin aşk gününü kutlayalım dedi. Dün akşamda bombayı patlattı. Dedesinin aşkı anneannesi, babasını aşkı annesi, Fatma teyzesinin aşkı Büşra teyzesi, kensi aşkıda annesiymiş. Sanırım iki kişi arasındaki sevgiyi böyle tanımlıyor. Cinsiyet farkı gözetmeden.

Bizi aşk dolu günler bekliyor sanırım.... :)

1 Nisan 2010 Perşembe

Yapboz

Az önce telefonda konuştuk.
-Anne sen ne yapıyorsun işte ?
- Çalışıyorum tatlım...

- Anneanneme ne dedin?
- Hava çok güzel bahçeye çıkın hava alın dedim.

- Akşama ne istersin, istediğin bir şey var mı?
- Yapboz :))

Şeker değil, çikolata değil, bebek değil yapboz...

Anneanne arakadan uyarır kızım bir sürü yapbozun var napıcaksın
- Parçalarını takıp çıkaracağım anane....