31 Mart 2010 Çarşamba

Bir tatlı gülüş, biraz çığlık...

Trafik, insanların bitmeyen sorunları.
Bir dolu asık surat.
Sonu gelmeyen işler.
Ağrıyan baş.
Uykusuzluktan kapanan gözler.
Hepsini unutturan tek şey kapıyı açıp gülümseyen suratıyla,
annem gelmiş diye atılan bir çığlık :)...

26 Mart 2010 Cuma

Hangi, Hangisi ????

Önünde duran bir kase çorbaya
- Hangi çorba??

Aynı evin içindeki anneanneye
- Hangi anneannem??

Gözünün önündeki ayakkabıya
- Hangi ayakkabım??

Kocaman TV ye
- Hangi televizyon??

Hatta ve hatta telefondaki babasına
- Hangi babam ??

diyincee geldiler bana. Takmış durumda ne söylerseniz söyleyin başına hangi, hangisi kesin geliyor. Evladım kaç tane baban var diyosun yanıt yok. Belkide ne amaçla kullandığını bilmiyor. Öylesine kullanıyor ama mütemadiyen olunca hepimize birazcık geliyor :)))

22 Mart 2010 Pazartesi

Ördek suda yüzüyorrrr....



Cumartesi günü suya kavuştu Zeytin Peynir hanım. Çok fazla kalmak istemedi. Balküpü ise merakla izledi her anını. Artık daha rahat sevebiliyor. Zeytin peynirde ona alıştı sanırım. Eve gelen her misafire çok sevimli geliyor. Büyükler bile bizde alalım demekten geri kalmıyorlar. Bir kere çok evcil. Civcivler gibi kaçmıyorlar bilakis dibinize dibinize giriyor. Buda insanın çok hoşuna gidiyor.



Yalnız çok yiyor. Ne kadar verirseniz o kadar yiyor. Çok yiyincede yerinden kalkamıyor zavallıcık:). Tek başına yem yemiyor. Bir yemden, bir sudan sırası hiç şaşmıyor. Kutuya biri yanaşınca çıkart beni diye zıp zıp zıplıyor. Biz çok alıştık nasıl ayrılıp birine veririz bilmiyorum. Herkesin sevgilisi oldu. Özellikle küçük hanımın dışarıya çıktığımız an ördeğimde gelsin anneee isteği hiç bitmiyor....

18 Mart 2010 Perşembe

Hastalık....

Dün aşağıdaki postu yayınladıktan saatler sonra tam yola çıkmışken dedemiz aradı. Çabuk eve gelin diye. Gün içinde hafif ateşi varmış zaten benimde haberim vardı. Annemi en son aradığımda uyuyor dedi. Uykusundan bağırarak uyanmış. Kendinden geçer gibi olmuş annem ateşten sanmış. Hemen yıkamış. Biraz kendine gelmiş ama bu seferde konuşmamış. Babamı aramış panikle 112'ye haber vermişler. Ben bu arada öğrendim. İşin kötüsü iş avrupa yakasında ev anadolu yakasında. Yollar uzadı Allahtan köprü boştu ama yinede nasıl gittiğimizi bilemedik. Doktor adını sorduğunda cevap vermiş annem o zaman rahatlamış. Ateşi var ama havale değil demiş. Büyük ihtimalle geniz akıntısı takıldı tıkanmıştır demiş. Çünkü tüm bunların akabinde kusmuş. Bu tıkanma ilk değil daha büyüğünü atlattık biz. Bilinci kapandı vs vs. Bu mevsimsel yada bazı çocuklarda olan birşey dediler. Bazı çocuklar bu konuda hassas olurmuş Almina'da bunlardan biri. Gittiğimde ateşi vardı ilaçlarını başladık. Geceyi rahat atlattık mışıl mışıl uyudu. Fakat gerçekten panik olduk. Rabbim kimseye yaşamasın gerçekten çok zor. Umarım böyle şeyleri tekrar yaşamayız. Bazen bazı şeyler insanın içine doğuyor ama sebebini bir türlü bulamıyor. Bir çocuk büyütmek çok zor. Tekrar yaşamamak dileğiyle...

17 Mart 2010 Çarşamba

Sana....

Bu gece uyumadın.
Sen zaten uyumayı hiç sevmezsin.
Sorsalar en çok nerde zorlandın diye,
uyutmakta derim, uykuya daldırmakta....
Hasta olacaksın belki.
Belkide başka bir şey sebep uyumamana
Bilmek o kadar güç ki
Tek söylediğin 'uyumak istemiyorum'.
Aklım şimdi sende...
Ateşi çıktı mı, uykusuzluktan mı bu yorgun halin
Bilmezdeyim, görmeden geçmeyecek biliyorum...
Anneler bazen sabırsız olur, tıpkı cimcimeler gibi.
Tüm gece seninle çizgifilm izleyip,
Sabah uyandığında yanında olamadığım için çok üzgünüm.
Bedenim yanında değil ama bilki aklım her saniye sende bebeğim....


Not: Çalışan anne vicdanı....

16 Mart 2010 Salı

Zeytin - Peynir



Semt pazarından almışlar baba kız bu minik yaramazı. Önce bir almasaydınız yazık ölür falan dedim ama sonra hemen kanım kaynadı. Sayısını hatırlamadığım kadar civciv büyütmüşümdür ama bir ördek mi bu bir ilk.

Almayacaktık dedi eşim. Bakıyorduk sadece. O sırada başka bir kız gelip siyah olanı seçti gidiyordu. Balküpü başladı ağlamaya. Siyah benim ben alacaktım diye. Bir adet siyah kalmıştı. Ördeği alan kız bizim cimcimenin ağlamasına dayanamamış onun olsun o alsın demiş. Babada mecbur kalmış almaya.







Simsiyah tüyler kanatlarının uçları beyaz. Ben dedim zeytin, baba dedi ne peynir mi? minik hanım dedi zeytin-peynir adı kaldı zeytin-peynir.


Çok tatlı hemen alıştı bize. Almina ise bu kadar istemesine rağmen biraz korkuyor. Uzaktan seviyor. Arkadan arkadan okşuyor tüyerini. Ama o koşunca ördekte bir koşuyor ki peşinden görülmeye değer :))...






Şimdilik bizimle biraz daha büyüyünce yeni bir yuvaya gidecek. Ama diğer ördeklerden farklı olacağı kesin. Balküpü onunla konuşuyor, hikayeler okuyor. Kültürlü evcil bir ev ördeği.... :)))

8 Mart 2010 Pazartesi

Okuma merakı??

- Neden ben okuyamıyorum? sorusunun cevabı ne ola ki...

- Biraz daha büyümelisin annecimm...

- Ama ben büyüdümmmm

- ???

-----------------

- Anne bana yumuşak G 'yi gösterir misin?

- ????

-----------------

- Anne yavaş yavaş oku birlikte okuyalım

Anne söyler, kızı tekrar eder.
Uzun bir yazı önünde okumamı istediği. Hepsini bir anda okumamı istemez. Kelimeleri tek tek, sırayla işaret eder ve ben okurum.

--------------------------------------

Anne kaçak bu aralar. Soruları bazen duymazdan geliyor. Okula gitmeden okumayı öğrensin istemiyorum. Ama içindeki okuma merakı onu ne kadar dizginleyebilirim. Sorular ne zamana kadar yanıtsız kalır. Sorular... Sorular...

İstanbul çekilmiyor...

Her geçen gün yoruyor insanı.

- Şöyle yatağından dinlenmiş olarak kalkan varmı
- Aldığı nefesi ciğerlerinde hisseden
- Hiç bir yanının ağrıdığından şikayet etmeyen
- Bir yerden, bir yere gitmek için saatlerini yolda harcamayan
- Pazar kıvamındaki alışveriş merkezlerinde başı dönmeyip, karnı ağrımayan
- Ruh hali dengede olan

Suç kime bulsam şaşırdım.

Yattığım yatağa mı?,
İstanbul'un karmaşasına mı?,
Havaların abukluğuna mı?
4 mevsim yaz yaşayacağım bir yere göç etmem lazım sanırım...

Düşündümde kızımın o pamuk ayakları çıplak, çimlerde sereserpe yatsak.

Temiz havayı çeksek ciğerlerimize.

Resimler yapsak.

Çok mu şey istiyorum acaba....

5 Mart 2010 Cuma

Ofise Bahar Geldiiii



Fotoğraflarla birlikte kokusuda gelse sizlere nasıl güzel olurdu. Mis mis nasıl güzel bir koku burnumun dibinde bittim.



Annem aldı bu sümbülü onda açanların rengi beyaz ve pembe. Bendeki mor açınca nasıl mutlu oldum anlatılmaz :))

Bahar gibisi yok....

4 Mart 2010 Perşembe

Göz adam



Ne zamandır çim adam almayı düşünüyordum. Suladıkça çimlerin çıkışını izlemesini, sabırsızlanmasını merak ediyordum. Sonra kendimiz yapalım daha çok eğlenir diye düşündüm. Yapılış aşaması fotoğrafları yok. Çim ve talaş artıkları daha fazla dağılmadan faaliyeti bitirmenin derdinden fotoğraflamayı düşünemedik. Çim adam bittiğindede küçük hanım gözlerinden çok etkilenmiş olacak ki göz adam demeye başladı.



Göz adamını çok seven balküpü anne benimle yatabilir mi demekten kendini alamadı. Olumsuz yanıtı duyuncada yüzü biraz sarktı.

3 Mart 2010 Çarşamba

Duygusal anlar...

Dedem yeni ev için bana hediye almak istiyormuş. Bununla ilgili konuşma geçiyor aramızda. Dede lütfen diyorum ne hediyesi siz iyi olun yeter. Benim size hediye almam gerek üzmeyin beni diye.

O sırada konuşma devam ederken minik bir kedi bacaklarıma yapışmış mırıl mırıl mırıldanıyor. Kulak verdim. Sessizce ''anne üzmesinler seni '' diyor. Güler misin, ağlar mısın. Tatlım üzülmüyorum diyorum ama kafasındaki sorularıda yanıtlayamıyorum. Gülümsüyorum sıkıca sarılarak. Çocuklar nasıl algılıyorlar hayatı kestiremiyorum....

Teşkilat

Nasıl kızgınım anlatamam bu şehirde birileri ne çok akıllı geçiniyor. Geçen hafta Eczacıbaşı gelişim pazarlamadan bir bey geldi. Hoş sohbet ürünlerini anlattı temizlik ürünleri satıyor. Kampanyadan bahsetti. Makul geldi fiyat listesi istedim yanımda yok mail atayım dedi. Peki dedim onada. Çıkarkende lavaboyu sordu tarif ettim gitti.

Bir hafta sonra bugün yanıma geldi. Daha merhaba der demez size kötü bir haberim var dedi. Allah Allah ne acaba kötü haberi ?? dedim. Buyrun hayırdır falan. Havlu kağıtlar için kullandığınız makinalar bize ait ama içindeki kağıtlar değil, o nedenle makineleri sökmemiz gerek dedi. Nasıl tepem attı anlatmam. Buraya gelmişsin adam gibi. Ürünlerini anlatmışsın. Değer görmüşsün. Yetmemiş gitmiş havlu kağıtların makinesini kontrol etmiş içindeki kağıt nedir ne değildir bakmışsın. Buraya teklif vermeye geldiniz gidip makinelerimi kontrol ettiniz dedim. Yok işte tuvalaet ihtiyacım vardı dedi. Ben kızıp tersleyince işte bu makineleri almak için sözleşme yapmış olmanız gerek falan dedi. Makineler 4 yıldır takılı hatırlamıyorum. Ben bulurum gibi ukalaca konuştu. Git bul gel o zaman yaptığınız hiç etik değil çok çirkin dedim. Çıktı gitti.

Makine dediği her yerde satılıyor. Yani yesem söküp gidecek makinaları. Yada kendi malzemesini sattıracak. Millet mi çok uyanık bizmi çok saf kaldık anladım. Kartını falanda bırakmadı. Nasıl bir teşkilat siz düşünün Allah bilir firmayla hiç bir bağlantısı yok. Kartını nasıl almadım ona kızıyorum en azından firmayı uyarırdım.

1 Mart 2010 Pazartesi

Yük...

Bir ton yük var sanki omuzlarımda
Dünyayı kurtarmaya çalışmışımda, başaramamışım gibi...
Bir bıkkınlık, bir yılgınlık
O koltuktan bu koltuğa geçesim yok.
Sebep yok, sonuç yok...
İstek hiç yok.
Bekliyorum geçer diye
Ümitle....